Sayın Ümit Özdağ,
Öncelikle, içinde bulunduğunuz bu durumun sizin ve destekçileriniz için ne kadar zor olduğunu düşündüğümüzü sanıyorlar. Ama ne siz, ne de sizin destekçileriniz açısından bu bir zorluk değildir. Bu bir nişandır, bu bir onurdur, bu bir üstün şeref ödülüdür.
Sayın Mustafa Kemal Atatürk, yaşadığı zorlukları gördüğünde yolun başında ya da ortasında bırakıp gitti mi?
Sayın Nurettin Paşa, İzmir’e girdiğinde Ermeni direnişi karşısında geri çekildi mi?
Batı Cephesi Komutanı Sayın İsmet Paşa, Yunanların saldırısını görünce korkup geriye kaçtı mı?
Ya Fevzi Paşa?
Biz bunları unutmadık. Onlar sanıyorlar ki, biz bu isimleri ve bu kahramanlıkları unuttuk. Ve dahası, içerideki hainlikleri unuttuk. Ama hafızamız dün gibi taze.
Sanıyorlar ki, başlarında “sayın” unvanı olduğu için, vatansever onlar…
Sanıyorlar ki, dokunulmaz oldukları için, gelecekte de dokunulmayacaklar…
Sanıyorlar ki, halk unutur…
Sanıyorlar ki, Ümit Özdağ o iki metrekarelik hücreye kapatılırsa susar…
Susmaz! Susmaz ve bir daha susmaz!
Binlerce kez öldürseniz de susmayız!
Biz Türk’üz, Türklüğümüzle gurur duyarız. Biz şefkatliyiz, biz merhametliyiz, biz saygılıyız ama biz zalimin zulmüne asla boyun eğmeyiz!
Geceleri kendi kendilerine kaldıklarında vatanın nasıl paylaşılacağını, hangi planların nasıl uygulanacağını, kimin hangi görevi üstleneceğini hesaplayıp dursunlar… Ama bilsinler ki, biz fırtına olur, yerden gökten yağarız! Ve gün geldiğinde, İzmir’den gemilere binip kaçmak için birbirini ezen Yunanlılar gibi, onlar da öyle bir kaçıp giderler ki, tüm dünya bu kaçışa şaşırır.
Size saygımı, sevgimi ve sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Rahat olunuz, çünkü bu işgal muhakkak bitecektir.
Saygılarımla