SAYIN GENEL BAŞKANIM, SEVGİLİ HOCAM,
Bu satırları, demir parmaklıkların ardında olsan da milyonların gönlünde hür olan sana yazıyorum. Bugün seni zindanlara atanlar, Türk milliyetçisinin iradesini kırabileceklerini sanıyorlar. Ama bilmiyorlar ki Türk, zincire vurulamaz, esareti kabul etmez! Mustafa Kemal Atatürk’ün Bandırma Vapuru’na bindiği gün yanında ne bir ordu vardı ne de bir devlet. Ama yüreğinde Türk’ün istiklâl ateşi vardı. İşte bugün de bizler o ateşi taşıyoruz. Senin mücadelen, Türk Milleti’nin mücadelesidir!
Hocam, seni mahkûm ettiklerini sananlar, aslında kendi korkularına tutsak olmuş zavallılardır. Çünkü bilirler ki, Türk milliyetçileri asla boyun eğmez, vatanını satmaz, zalime hizmet etmez! Dün Atsız Hoca susturulmak istendi, Başbuğ Türkeş sürgüne gönderildi, Alparslan Türkeş ve dava arkadaşları işkencelerden geçti. Ama ne oldu? Türkçülük öldü mü? Hayır! Çünkü Türklük, çelik bir iradeye sahiptir!
Biliyoruz ki, bu millet uyanıyor. Seni mahkûm edenler, yarın milletin vicdanında mahkûm olacaklar! Hesap mahşere kalmayacak, bu millet ihanetin ve adaletsizliğin hesabını soracak! Sen içeride dik durdukça, biz dışarıda dimdik ayakta olacağız. Çünkü biliriz ki, Türklük davası zindanla, sürgünle, baskıyla bitmez!
Atatürk’ün bize öğrettiği bir şey var hocam: “Bağımsızlık benim karakterimdir.” Senin de bizim de karakterimiz budur! Bugün seni esir edenler, aslında bağımsızlığa, adalete, vatanseverliğe kelepçe vurmaya çalışıyorlar. Ama bilmiyorlar ki, Türk’ün güneşi, bir gün mutlaka doğar!
Dik dur hocam, başını eğme! Çünkü Türk Milleti seni unutmaz, unutanı da affetmez!
Tanrı Türk’ü korusun ve yüceltsin!